Barınma ve korunma gibi en temel ihtiyaçları karşılamak üzere doğal bir süreçle ortaya çıkan mimarlık, insanla etkileşim halinde sürekli bir değişim sergileyerek kimi zaman gücün sözcüsü, kimi zaman gücün kendisine ulaşmak için bir araç olmuştur. Süreç; bir grubun, değişen bakış açılarına ve amaçlarına göre tercih ettiği mimari yaklaşımlarla ortaya çıkarttıkları yapıların tesirine dayanarak toplumun kalan kesimlerini bu değişime ayak uydurmaya teşvik etmesi şeklinde işler. Bu süreç içerisinde insan merkezli yaklaşımlarda ihtiyaç programı çerçevesinde işlevsellik, sürdürülebilirlik ve ekoloji ön planda tutulurken, totaliter yaklaşımlarda ise ekonomi ve prestij ön planda tutulduğundan bu süreçte birçok temel ihtiyaç ve işlevsellik ihmal edilebilmektedir.

Yapısal Mimarlık kadrosu olarak koşulları ve potansiyelleri detaylarıyla analiz ederek kullanıcıların ihtiyaçlarını ve beklentilerini uygun materyaller ve hacimlerle şekillendirmeye, bunları yaparken sürdürülebilirliği ve ekolojik kazanımları en üst seviyede karşılamaya çalışıyoruz.